Mimarlar Odası Konya Şubesi’ne özel Lavanta Bahçesi ve Eğirdir gezisi.
Açık plan ofisi öldü mü? Gökdelenler hayatta kalabilir mi? Telefonlarımız ışıktan kahve siparişine kadar her şeyi kontrol edecek mi? Hayalimizdeki ev hangi fonksiyonları barındırdığında bizi tatmin edebilecek? Asansörleri temassız nasıl kullanabileceğiz?
Binlerce yıl birçok kültürün oluşum ve gelişimine kaynaklık etmiş, ev sahipliği yapmış zengin ülkemiz topraklarının bir mimarlık ve medeniyet ülkesi olmadığını kimse iddia edemez. Birçok katmandan oluşan uygarlık izlerinin topraklarımızda yer alması, sahip olduğumuz evrensel mirası açıkça gözler önüne seriyor. Peki çok eski zamanlara dayanan bu mimarlık birikimi bugünkü uygulamalara nasıl yansıyor?
Araştırmacı-yazar Talha Uğurluel, fay hattı üzerinde bulunan İstanbul'un Osmanlı imparatorluğu döneminde de depremlerle sarsıldığını belirterek, 2. Beyazıt'ın, depreme karşı önlem olarak şehrin muhtelif yerlerine yerin altında biriken gazı yerin üstüne vermek amacıyla 2 bin deprem kuyusu açtırdığını anlattı bir röportajında. Devamında bu kuyulardan birkaçının Eyüp civarında bulunduğunu, günümüzde içlerinde su bulunmadığını ve halk arasında bu kuyular “dilek kuyusu” denildiğini de belirtti.
Ülkemizin deprem kuşağında olduğunu hepimiz biliyoruz. Her deprem sonucu içimizi burkan can kayıpları, yaralanmalar ve tahribat görüntülerine kaygısız kalamıyoruz. Fakat geçmişte yaşadıklarımızdan ne kadar ders çıkarıyoruz?
Beyşehir’den Ormana’ya keyifli bir keşif!