Mimarlar Odası Konya Şubesi’ne özel Lavanta Bahçesi ve Eğirdir gezisi.
Doğaya yolculuk!
Mimarlar Odası Konya Şubesi Başkanı Dr. Armağan Güleç Korumaz'ın iklim değişikliği ve mimarlığı ele aldığı, Yenigün 10LAR dergisinin bu ay yayımlanan sayısında "İklim Değişikliği Ekseninde Mimarlık" başlıklı yazısı yer aldı.
Mimarlar Odası Konya Şubesi Başkanı Dr. Armağan Güleç Korumaz'ın, Kobi Konya röportajı.
Dr. Armağan Güleç Korumaz Havuz&Sauna Röportajı
Ülkemizde 1950’lerden itibaren günümüze kadar devam eden hızlı şehirleşme faaliyetleri sonucunda şehirlerde nüfus kontrol edilemez bir şekilde artıyor. Bu oran şehirleşmenin başladığı 1950’lerin başlarında %25 iken bugün %90’ları geçmiş durumda. 1950’lerde nüfusu 500 binden fazla şehir sayısı sadece 2 iken, bugün bu sayı 43. Bu durum ülkemize özel bir durum değil. Tüm Dünya’da nüfusun %54’ü şehirlerde yaşıyor.
Gündelik kullanıma 2. Dünya Savaşı sonrası giren fakat düşünsel kökenleri Eski Yunan ve Roma Hukuku’na dayanan “İnsan Hakları” nın sınırları gün geçtikçe değişiyor ve çeşitleniyor. Kentsel yaşam ya da kentte yaşam penceresinden bakıldığında kent, insan haklarının korunduğu ve gerçekleştirildiği bir yaşam alanıdır. İdeal olarak bahsettiğimiz kent, temelde toplulukların, kentli haklarının güvence altına alındığı bir kenttir.
Son yıllarda olduğu gibi bu yıl da kar beklenilenden geç geldi. Artık gündemimizin bir parçası olan ve her yerde farkındalık oluşturmak için üzerinde sıklıkla durulan “İklim Değişikliği” ve “Küresel Isınma” dan haberi olmayan kalmamıştır herhalde. Bu gerçek artık kaçınılmaz bir şekilde varlığını belli ediyor. Öyle ki her geçen yıl sıcaklık değerleri bir önceki yılın üzerine çıkıyor. Küresel ısınmanın önüne geçmek için birçok alanda fikirler ortaya konuyor, projeler üretiliyor, çalışmalar yapılıyor. Bu alanlardan biri de elbette mimarlık.
Kentleşme süreci tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yerel yönetimlerin yetki ve görev alanları içerisinde yer alıyor. Dahası bu sürecin ve süreç yönetiminin, yerel yönetimler için bir sosyal sorumluluğu ve yönetim felsefelerinin bir parçası olması gerekiyor.
Kıymetli okur, Tıpkı insanlar gibi kentlerin de kaderleri vardır. Değişen ihtiyaçlar gereği yaşadığımız her değişim, her dönüşüm kentlerimizde cereyan etmekte, kullandığımız mekanları etkilemektedir. Değişen, dönüşen mekanlar sadece kendilerini değil, bizim onları tecrübe etme şekillerimiz de değiştirmektedir. Peki bu uygulamalar bizi ne kadar mutlu ediyor? Bizler yaşadığımız kentleri ne kadar sahipleniyoruz? Bugün büyük imar baskısı altında kalan kentlerimizin yaşamasına ne kadar destek oluyoruz?